EDAC Başkanı Av. Süleyman BOŞÇA

Legal Akademi olarak, güncel hukuki gelişmelerden haberdar olmaya önem veriyor ve bu sebeple farklı alanlarda meydana gelen yenilikleri sizlere ulaştırmak için Sektör Sohbetleri'ni gerçekleştiriyoruz.
Sektör Sohbetleri serimizin ilk röportajında, dünyanın ilk enerji uyuşmazlıkları odaklı tahkim merkezi olan ve 21 Ekim'de faaliyete başlayan Enerji Uyuşmazlıkları Tahkim Merkezi EDAC’ın Başkanı Avukat Süleyman BOŞÇA’yı ağırladık. Keyifli okumalar dileriz.
Enerji Uyuşmazlıkları Tahkim Merkezi dünya genelinde yalnızca enerji uyuşmazlıklarına odaklanan ilk tahkim merkezi olma özelliğini taşıyor. Bize EDAC'tan bahseder misiniz?
EDAC’tan bahsetmeden önce EDAC fikri nerede ve nasıl doğdu, kısaca ondan bahsetmek istiyorum. Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü olarak 2013 yılında İstanbul’da düzenlediğimiz Uluslararası Enerji Tahkimi Sempozyumu'nda enerji uyuşmazlıklarının çözümünde tahkimin devlet yargısına göre daha etkin ve hızlı bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olduğu ve özellikle de yabancılık unsuru taşıyan sözleşmelerde tahkimin uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak öne çıktığı vurgulanmıştı.
Bunun dışında 2017 yılında Enstitümüzün 10. yılı etkinlikleri kapsamında Türkiye’nin üç büyük şehrinde düzenlemiş olduğumuz Enerji Davaları Sempozyumları sonunda enerji sektöründeki davaların tahkim yoluyla çözülmesinin tarafların menfaatlerine daha uygun olduğunu, bunun taraflara daha hızlı ve daha adil bir yargılanma sağlayacağını da gözlemledik. Enerji sektörüne odaklanmış etkin ve saygın bir tahkim merkezinin enerji sektöründe ortaya çıkacak uyuşmazlıkların çözümüne çok daha büyük katkı sağlayacağına olan inancımız süreç içinde daha da pekişti ve bizi Enerji Uyuşmazlıkları Tahkim Merkezi'nin kurulması fikrine taşıdı. Bunun neticesinde Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsünün 13 yıllık tecrübesi ve uzmanlığından da güç alarak Enerji Uyuşmazlıkları Tahkim Merkezi’ni kurma yönünde karar aldık. EDAC tüm dünyada ulusal ve uluslararası düzeydeki enerji uyuşmazlıkları için etkin bir çözüm merkezi olmak amacıyla artık faaliyetlerine başlamış bulunuyor. EDAC’ın yapısı, ulusal ve uluslararası tahkim divanı, hakemler, danışmanlar ve sekreterya’dan oluşuyor. Bu yapı aynı zamanda Avrupa’dan Asya’ya, Amerika’dan Afrika’ya, Ortadoğu’dan Uzak Doğu’ya kadar çok büyük bir yelpazedeki temsilcileri gerek tahkim divanı gerekse hakem listesinde ve danışma kurulunda bulundurarak global olma iddiası taşıyor. Yine EDAC’ın bu yapısı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile de tüm dünyada enerji ve altyapı uyuşmazlıklarında önemli bir merkez olma hedefi ile çalışmalarını sürdürecek. Bunun yanında EDAC’ın çok yeni ve hatta sektörel olarak dünyada şu an için tek tahkim merkezi olmasına rağmen dünyanın en önde gelen enerji tahkimcilerini ve uzmanlarını bünyesinde bulundurması sayesinde EDAC tahkim sürecinin objektif ve güvenilir şekilde yürütülmesini güvence altına almaktadır. Ulusal ve uluslararası enerji tahkimi bakımından Türkiye'nin mevcut durumunu ve EDAC ile birlikte geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Öncelikle Türkiye’nin enerji tahkimine yabancı olmadığını vurgulamak lazım. Sizin de bildiğiniz gibi Türk Hukukunda enerji yatırımlarından doğan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözülmesine olanak tanıyan yasal düzenlemeler mevcut. Bu konuda en köklü değişikliğin 1999 yılında 4446 sayılı Kanun ile Anayasa’da yapılan değişiklik olduğunu söylemeliyim. Zira 1999 Anayasa değişikliği ile kamu hizmetine ilişkin yabancılık unsuru taşıyan sözleşme ve lisanslardan kaynaklı uyuşmazlıkların ulusal ve uluslararası tahkim yolu ile çözülmesinin önü açıldı. Yine akabinde kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözülmesinin öngörülmesi durumunda taraflarca sözleşme yapılırken uyulması gereken ilke ve esasları belirleyen 4501 sayılı Kanun 2000 yılının başında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 2001 yılına geldiğimizde Türkiye enerji sektörü köklü bir yapısal değişime uğradı. Mali açıdan güçlü, istikrarlı, şeffaf ve rekabetçi bir enerji piyasasının hedeflendiği bu yeni dönemde enerji piyasası, yapılan yasal düzenlemeler ile yeniden şekillendi ve Elektrik Piyasası Kanunu, Doğalgaz Piyasası Kanunu, Petrol Piyasası Kanunu gibi enerji piyasasını düzenleyen yasalar yürürlüğe girdi. Enerji piyasasındaki serbestleşme hedefi doğrultusunda bugün tüm enerji sektöründe lisanslı olarak faaliyet gösteren şirket sayısının 25.000’in üzerinde olduğunu görüyoruz. Enerji sektörünün hem teknik hem de küresel finansman ihtiyacının yoğun yapısı nedeniyle sektörde ortaya çıkan uyuşmazlıkların bu alanda uzmanlaşmış tahkim merkezinde çözülüyor olması enerji sektörüne yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı yatırımcılar açısından da önemli bir güvencedir. Bunun yanında sadece yatırım uyuşmazlıklarında değil, enerji ticareti ile ilgili uyuşmazlıklarda da sektörel anlamda uzman tahkim merkezi tarafların adalete daha hızlı ulaşmasını sağlayacaktır. Türkiye aynı zamanda her zaman ifade edilen jeopolitik konumu itibariyle de enerjiyi üretenler ve tüketenler arasında yer alan ve enerji merkezi olma iddiası ile alt yapısını buna uygun hale getirmeye çalışan bir ülkedir. Dolayısıyla EDAC’ın global bir tahkim merkezi olarak Türkiye’de kurulmuş olması Türkiye’nin enerji merkezi olma iddiasını daha da güçlendirecektir. Dünya artık uzmanlaşmaya önem ve değer vermektedir. Uyuşmazlık çözüm yolları itibariyle de enerji sektöründe tarafların menfaati bakımından en uygun çözüm yöntemi olan tahkimde de bu alanda uzmanlaşmış bir merkez olması nedeni ile EDAC’ı ön plana çıkarmaktadır. Ayrıca üç yıl önce yine Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü bünyesinde kurduğumuz ve halen aktif olarak faaliyet gösteren Enerji Uyuşmazlıkları Arabuluculuk Merkezi ile Med-Arb (Mediation-Arbitration) olarak tanımlanan arabuluculuk-tahkim uygulamasını, bir başka ifadeyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın öncelikle arabuluculuk yöntemiyle, tarafların anlaşamaması halinde ise tahkim yoluyla nihaî olarak çözümlenmesini öngören alternatif bir uyuşmazlık yöntemini teşvik etmekteyiz. Enerji Uyuşmazlıkları Arabuluculuk Merkezimiz ve EDAC ile tamamlanan bu yapıda Türkiye enerji uyuşmazlıklarının çözümünde tüm dünyada önemli bir merkez olacaktır. Enerji sektörü Türkiye ekonomisi bakımından en önemli aktörler arasında yer alıyor. Bu bakımdan EDAC'ın kurulmasının, Türkiye'ye yapılacak uluslararası enerji yatırımlarına nasıl bir etkisi olacak? Az önce de ifade ettiğim gibi Türkiye orta ve uzun vadede enerjide ticaret merkezi haline gelmeyi hedeflemektedir. Bu hedef çerçevesinden bakıldığında EDAC’ın bu hedefe ulaşmada ve sonrasında doğrudan, dolaylı etkileri ve faydaları olacaktır. Örneğin doğalgaz sektöründe Türkiye, çoğalan boru hattı sayılarıyla ve artırılan LNG ithalat kapasitesi ile kendi tüketiminin üzerinde bir giriş kapasitesine ulaşmıştır. Arama üretim tarafında ise teknoloji ve ekipmanlara yaptığı yatırımlarla Karadeniz’de önemli miktarda doğalgaz keşfi yapmayı da başarmıştır. Öte yandan, LNG’nin dünyadaki doğalgaz ticaretindeki payını artırması ve son dönemde düşük giden fiyatlar, uzun vadeli kontratların sonlanmasına yol açmakta ve bölgesel fiyatlar üzerinden daha hızlı ticaretin yapılması ihtiyacını doğurmaktadır. Bununla birlikte özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlarla birlikte Türkiye elektrikte kurulu gücünü 92.000 MW’ın üzerine çıkarmış durumdadır. Hali hazırda YEKA ihaleleri sonucu ve yapımı devam eden nükleer güç santrali ile elektrikteki kurulu gücümüz daha da artacak. Buna çatılarda kurulacak güneş enerjisinden elektrik üretim tesislerini de eklediğimizde Türkiye enerjide yatırım çeken ülke olmaya devam edecek. Enerji merkezi olma hedefi doğrultusunda nasıl uzman bir borsaya ihtiyaç duyuldu ve bu amaçla çalışmalarını yürüten EPİAŞ kuruldu ise, sektörel uzmanlığıyla ayrışan ve zamanın ruhuna ayak uyduran bir uyuşmazlık çözüm merkezinin kurulması da bölgeye gelmeyi planlayan yatırımlar açısından tercih edilebilirliği artıran bir faktör olacaktır. EDAC, Türkiye’nin enerjide çok daha geniş ve derin bir piyasa kurarak ticaret merkezi olma hedefinden hem beslenecek hem de bu hedefe var oluşu ve sunduğu hızlı, bağımsız, tarafsız ve uzman uyuşmazlık çözümü hizmetiyle katkıda bulunacaktır. Pandemi’nin etkisi ile tüm dünyada büyüme hedeflerinde sapmalar oldu ancak uzun vadede baktığımızda Türkiye büyüyen bir ülke. Bu büyüme aynı zamanda uzun vadede enerji talebini de arttıracak ve enerji sektöründe yatırım ihtiyacı devam edecek. Enerji sektörü sermaye ve finansman ihtiyacı yoğun yapısı nedeniyle de her zaman uluslararası yatırımcılar için ilgi çekici oldu ve olmaya da devam edecek. Ancak uluslararası yatırımcılar ev sahibi ülkenin devlet yargısı yerine bağımsız ve tarafsız tahkim yargılamasını tercih etmektedir. Bu anlamda hem bağımsız ve tarafsız olması hem de enerji sektöründe uzmanlaşmış olması EDAC’ın uyuşmazlık çözümünde tercih edilmesini sağlayacaktır. EDAC’ın Türkiye merkezli kurulmuş olması uluslararası enerji yatırımcıları açısından da handikap teşkil etmeyecektir. Zira EDAC Tahkim Kuralları gereği tarafların uyuşmazlığa bakacak hakemleri kendilerinin belirliyor olması, tahkim merkezinin ve uyuşmazlığa uygulanacak hukukun taraflarca serbestçe belirlenmesi ve gerek divan kurulu üyelerimizin gerekse hakemlerimizin bu alanda dünyanın en önde gelen isimlerinden oluşması EDAC’ın objektif ve güvenilir olmasının garantileri olacaktır. Aktif olarak faaliyet göstermekte olduğunuz enerji hukuku alanında COVİD-19 virüsü nedeni ile yaşadığımız pandemi sürecinin hangi etkilerini gözlemlediniz; önümüzdeki süreçte uyuşmazlık yükünün yoğunlaşacağını öngördüğünüz konular var mıdır? Şüphesiz ki, COVİD-19 salgınının, hukuki ilişkiler üzerinde ciddi etkileri olmuştur ve gelinen noktada etkilerini göstermeye devam edecektir. Enerji sektörüne bakıldığında, pandemi döneminde kısıtlamalar ve sosyal izolasyonun da etkisiyle enerji talebinin düştüğü, küresel düzeyde özellikle petrol talebinde düşüşler olduğu, bunun fiyatlara yansıdığı görülmektedir. Bütün bunların etkisiyle birçok enerji şirketi ciddi gelir kaybına uğramıştır. Pandeminin talepteki azalış nedeniyle enerji yatırımlarını azaltıcı ya da erteleyici yönde de ciddi etkisi olmuştur. Dolayısıyla diyebiliriz ki tüm dünyada daha önce benzeri görülmemiş olan bu süreç, hükümetlerin ortaya koyduğu uygulamalar ve teşvik paketleri ile önümüzdeki yıllarda enerji sektörünü şekillendirecek, enerji sektöründe, enerji güvenliği ve temiz enerji geçişleri için önemli bir alan açılacaktır. Sektördeki bu değişimin enerji hukukuna yansımasına baktığımızda; özellikle sözleşmesel sorumluluklar açısından uyuşmazlıkların ortaya çıktığını, COVID-19 dolayısıyla sözleşme ile üstlenilen edimlerin ifasının imkânsız hale geldiğini veya ifa güçlüğü şeklinde kendini gösterdiğini ve göstermeye devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu kapsamda özellikle COVID-19’un salgın hastalık olarak mücbir sebep teşkil edip etmediği küresel düzeyde ve ülkemizde ele alınmış, tartışılmıştır. Bu kapsamda ülkemizde EPDK’nın da sektörler bazında çeşitli tedbir kararları olmuş ve COVID-19 mücbir sebep olarak kabul edilmiştir. Bu çerçevede sözleşme ve hukuki ilişkinin niteliğine göre sürekli ifa imkansızlığı veya geçici ifa imkansızlığının varlığının tespit edilerek sözleşmeleri askıya alma veya sona erdirme ya da sözleşmelerin değişen koşullara uyarlanması durumları söz konusu olabilmiştir. Salgının devam ettiği göz önünde bulundurulduğunda önümüzdeki dönemde de bu tür uyuşmazlıkların olacağını ifade edebiliriz. Enerji konularında bu çerçevede taraflar arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar dava yoluna başvurularak ya da arabuluculuk veya tahkim süreçlerinin işletilmesi ile çözüme kavuşturulmaktadır. COVID-19 özellikle alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin uygulanmasında bazı yeni uygulamaların tartışılmasına da sebep olmuştur. Çevrimiçi duruşma modeli bunlardan biridir. Pandemi koşullarında davaların online olarak çözümü için, dünyadaki tahkim merkezleri rehberleri ya da prensip kararları yoluyla düzenlemeler yapmaya ve yeni koşullara uyum sağlamaya çalışmaktadırlar. Biz de EDAC olarak sanal duruşma kuralları üzerinde çalışmalarımıza devam ediyoruz ve bu konuda ortaya çıkabilecek sorunların nasıl giderilebileceği üzerinde çözümler üretmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla enerji uyuşmazlıklarının çözümünde tahkim, COVID-19 koşullarında da öne çıkan etkin bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir.

Süleyman BOŞÇA Hakkında
BOSCA Hukuk Bürosu kurucu ve yönetici ortağı olan Süleyman Boşça, 2001 yılında Ankara Üniversitesi’nden mezun olmuştur. Özel Hukuk alanında Yüksek Lisansını tamamlayan Boşça Enerji Hukuku alanında doktorasına devam etmektedir.
2005 yılında Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü tarafından düzenlenen Enerji Hukuku Sertifika Programını başarıyla tamamlamıştır. Süleyman Boşça enerji hukuku alanında birçok ulusal ve uluslararası toplantı ve sempozyumlarda bildiriler sunmuş ve bu alanda dersler vermiştir.
Enerji sektöründe enerji tedarik sözleşmelerinden EPC sözleşmelerine kadar birçok sözleşmenin hazırlanmasında, müzakere edilmesinde, yönetilmesinde ve uyuşmazlıkların çözümü sürecinde etkin rol almıştır. Halen Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü Başkanı, Enerji Verimliliği Derneği Ankara Şubesi Başkanı, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Afrika Koordinatör Başkan Yardımcısı ve DEİK Türkiye – Seyşeller İş Konseyi Başkanı, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi ve ve African Energy Chamber üyesidir.
Başta enerji hukuku olmak üzere, ticaret ve şirketler hukuku, birleşme ve devralma işlemleri, proje finansmanı, spor hukuku, kamu ihale sözleşmeleri ve hukuku, fikri mülkiyet hukuku alanlarında deneyim sahibidir.